Wolf-Parkinson-White SENDROMU

Wolf-Parkinson-White (WPW) sendromu ilk kez 1930’da, soyadları Wolf-Parkinson ve White olan 3 doktor tarafından tanımlanan bir hastalıktır. Bazen tesadüfen anlaşılabileceği gibi aralıklarla çarpıntıya da neden olabilir. Ancak nadiren ani ölümle sonuçlanacak ciddi ritim bozuklukları ile de karşımıza çıkabilmektedir. Hastalığın tanısı EKG ile konabilmektedir ancak bazen EKG ile tespit edilemeyip bu durumda gizli WPW hastalığından bahsedilir.

WPW sendromu doğuştan olan bir hastalıktır ve bu hastalıkta kalbin kulakçık denilen odaları ile karıncık denilen odaları arasında normalde olmaması gereken ek ileti yolları vardır. WPW sendromu sonradan olabilecek bir hastalık değildir. Bazen hastalarda Ebstein anomalisi, hipertrofik kardiyomiyopati ve mitral kapak prolapsusu gibi ek kalp hastalıkları da olabilir.

Hastalığın görülme sıklığı 1000 kişide 2 ile 4 arasındadır. Erkeklerde biraz daha sık görülür. Her yaşta görülebilir ancak gençlerde daha sık karşımıza çıkmaktadır. Bu hastalık doğuştan vardır ve genelde süt çocukluğu döneminde kaybolur ancak ergenlik döneminde tekrar ortaya çıkmaktadır.

Bu hastalık hiç belirti vermeyebilir ve tesadüfen başka bir nedenden dolayı çekilen EKG ile tanı konabilir. Çarpıntıya, baş dönmesine ve bayılmaya neden olabilir. Özellikle çarpıntı uzun sürerse kalp yetmezliğine yol açabilir. Ani ölüme neden olabilir.

Tanı 12 kanal EKG ile konabilir. Nadiren hastalarda bulunan ek ileti yolları EKG ile anlaşılamayabilir, bu hastalarda 24 saat holter monitörizasyonu işe yarayabilir. Gizli ek ileti yolların tespiti için ÇARPINTI SIRASINDA ÇEKİLEN EKG çok önemlidir ve çok değerli bilgiler verir. Efor testi ile hastaların risk değerlendirmesi yapılmalıdır.

Çarpıntı sırasında yapacağınız bazı manevralar çarpıntı atağını durdurabilir. Boyunun bir tarafına yapacağınız masaj, yüzü buz gibi bir su ile yıkamak, ıkınmak veya küçük çocuklarda alına uygulanan buz torbası çarpıntı atağını durdurabilir. Eğer çarpıntınız bu manevralar ile durmazsa en yakın sağlık merkezine başvurunuz. Burada mutlaka EKG çektirin.

Çarpıntı atakları olan ve yaşı uygun olan hastalarda mutlaka EFÇ yapmak gerekir. Eğer hastanın yaşı <8 ise ilaç tedavisi verilebilir ancak bu hastalarda da ilaca dirençli sık çarpıntı atakları var ise, kalp yetmezliği bulguları var ise, bayılma var ise EFÇ yapmak gerekebilir.

Hiç belirtisi olmayan, tesadüfen EKG ile tespit edilen hastalarda öncelikle efor testi yapmak gerekir. Eğer efor testinde düşük risk tespit edilirse hastalar tedavisiz izlenebilir ancak efor testinde risk düşüklüğü tespit edilemez ise mutlaka EFÇ yapmak ve risk tayini yapmak gerekir.

Bu hastalığın kesin tedavisi vardır. Kesin tedavi elektrofizyolojik çalışma yaparak ek yolun yerini tespit etmek ve bu yolu radyofrekans enerji yöntemi ile yakmaktır (RF ile ablasyon olarak bilinir). Bu işlemin başarı şansı %95’tir. Bazen özellikle riskli yerleşimli ek yolları çok düşük derecelerde dondurarak da (kriyoablasyon olarak bilinir) yok etmek mümkündür. Bu işlemde nadiren de olsa, özellikle kalbin doğal ileti yollarına çok yakın yerleşimli ek yollara ablasyon işlemi yapılırken, hastanın doğal ileti yolları zarar görebilir. Bu komplikasyonun oranı %2 civarındadır. Kriyoablasyon yöntemi kullanılırsa bu oran daha da düşüktür.

Ablasyondan sonra özellikle bazı özel yerleşimli ek yollarda ve kriyoablasyondan sonra tekrar etme oranları biraz daha yüksektir. Tüm vakaların %5-10’u tekrar edebilir. Tekrar ederse tedavi aynı şekilde ablasyon işlemini tekrarlamaktır. Bu durumda 3 boyutlu haritalama sistemleri kullanılarak veya farklı yöntemler kullanılarak tekrar etme riski en aza indirilmeye çalışılır.

Başarılı bir şekilde ablasyon yapılırsa gidişat genelde çok iyidir. Tedavi edilmez ise çok düşük de olsa ani ölüm riski vardır. Belirti olmayan hastalarda yaş ilerledikçe risk azalır. ANCAK ADÖLESAN DÖNEMDE EFOR TESTİ İLE RİSK TAYİNİ YAPMAK VE GEREKİRSE EFÇ İLE RİSK TAYİNİ YAPMAK ŞARTTIR.